Dokunmatik klavyede yazı yazmayı sevmeyenler, eski qwerty klavyeyi dokunmatik klavyeye değişmeyenler, bunun yüzünden ipad ve iphone 4‘ten uzak duranlar hiç düşünmesin buraya baksınlar.
Boxwave Keyboard Buddy iPhone 4 Kılıfı
Boxwave firması bu olaya bir çözüm getirmiş ve iPhone 4 için klavyeli bir kılıf hazırlamış. Kılıfın klavyesi iPhone‘a bluetooth sayesinde bağlanıyor.
Kılıfımızın özelliklerine bakacak olursak;
- iPhone 4 telefonlara tamamıyla uyumlu
- klavyenin şarjı 45 gün gidebiliyor
- bluetooth 2.0 kullanıyor
- klavye USB’den şarj olabiliyor
- klavye üzerinde bulunan açma-kapama düğmesi sayesinde istenildiği durumlarda klavye devre dışı bırakılabiliniyor
Kılıf burada. Kendi sitesinde 69.95$’a bulmak mümkün.
Bu yazı dextarus tarafından zamazing.org adresli sitede yayımlanmak üzere yazılmıştır. Kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz.
Pilli Projeleri: Pilli.com: Kolektif Bağımsız İçerik | Sosyomat.com: Arkadaşını Etiketle | Put.io: Online Cloud Storage
Her eve Sismograf!
Deprem!
Biraz paranoyakça yaşamanın insan hayatına katkıda bulunduğuna inanıyorum. Zaten paranoyanın birazı da tedbir oluyor. Eğer sizde tedbirliyseniz ve doğal afetlerin (bana göre en insan psikolojisini bozanı) depremden korkanlardansanız (ya da birazdan fazla paranoyanız varsa) tanıtacağım bu ürün tam size göre. Evinizde sizin için sürekli sarsıntıları kontrol eden ve olası bir tehlikede sizi uyaran bir ürünle karşı karşıyayız.
Gragraph
Gragraph ismiyle piyasaya sürülen ürünü evinizde düz bir zemine yerleştirilerek çalıştırıldığında sizin hissedemediğiniz sarsıntıları hissederek takvimine sürekli kaydediyor. Bu şekilde bir gözlem ve tahmin yapabileceğiniz gibi olası bir tehlike anında cihaz uyarı vermek üzere tasarlanmış. 3 ve 10 arası tüm sarsıntıları hissedebilen yapısı sarsıntının şiddetine göre görsel ikaz sesle uyarı ve alarm veriyor. Bu sayede uyku anında depreme yakalanma (veya benim gibi hissetmeme) riskinizi azaltmış oluyorsunuz. Tabi bu en kötü senaryo…
5,7 de büyükmüş…
Normal bir günde ise bütün irili ufaklı sismik sarsıntıları hafızasına kaydederken tehlikeli bir durum yoksa Gragraph bir gece lambası, masaüstü saat, termometre ve takvim olarak kullanılabiliyor.
Gragraph özelliklerine bakacak olursak;
• Sarsıntıları hissedebilen özel yapı
• Konuşma ve alarmla sarsıntıyı haber verme
• 3 ve 10 arası tüm sarsıntıları hissedebilme
• -10 ve +40 derece arası çalışabilme
• Sismik aktiviteleri kayıt etme
• Geceleri gece lambası olarak çalışabilme
• Takvim/Saat özelliği
• 14.4x13x12.7 cm
• 330g
• Gri, pembe, sarı ve mavi renk seçeneği
• Timer
• Harici ses giriş desteği
• 4xAAA pille çalışabilme
Gragraph renk seçenekleri
188$ a bu adresten alınabilen Gragraph la çalar saatin alarmı, hırsız alarmı, yangın alarmı, gaz kaçağı alarmı derken evimizin birde deprem alarmlı sismografı oldu. Ne kadar gerekli olduğu tartışılabilir ama (paranız varsa) alındığında bir zararının olmayacağı da kesin…
Bu yazı Beacool tarafından zamazing.org adresli sitede yayımlanmak üzere yazılmıştır. Kaynak gösterilmeksizin kopyalanamaz.
Pilli Projeleri: Pilli.com: Kolektif Bağımsız İçerik | Sosyomat.com: Arkadaşını Etiketle | Put.io: Online Cloud Storage
Sosyal ağların günümüzde ulaştığı noktayı sosyalleşme adına olumlu bir yöntem olarak yorumlayabilir miyiz? Yoksa sosyalleşme sadece sanal kimlik ile mi sınırlı?
18/11/2010 13:47
Facebook, Twitter, FriendFeed, Tumblr, Last.Fm, MySpace ve daha niceleri. Sosyal ağlar artık hayatımızın her noktasına işleyen bir araç ve biz bu aracı istediğimiz yöne sürükleyebiliyoruz. Sadece sanal kimlikler üzerinden 1 sene içerisinde zor edinebilecek bir çevreyi birkaç günde (ve hatta daha kısa sürede. Bu tamamen sizin sosyal ağlarınızı nasıl yönettiğinize bağlı bir parametre) edinebilmek mümkün.
Sanal kimlikler artık neredeyse gerçek kimlik kartların yerine geçecek. Öyle ki, işe alım süreçlerinde sosyal ağlarınızı incelemek isteyen firmaların sayısı artık hiç de az değil.
Dünyanın en kalabalık sosyal ağı Facebook, sosyal ağların lideri konumunda
İşe sosyolojik parametreleri dahil etmeden yaklaşalım. Sosyal ağ denilen kavramlar günümüz medyasını da iyiden iyiye şekillendiriyor. Artık internete girebilen bir birey, haber almak için ajanslara üye olmak zorunda değil. Aynı şekilde artık gün içerisinde neler olmuş öğrenmek için anahaber bültenlerini takip etmek zorunda değil. Bu türde varyasyonların sayısı bir hayli fazla.
Değişen Medya
Haber alma özgürlüğü denilen kavram, internetin özgürlüğü ile birleşince ortaya kapsamlı bir haber platformu çıkıyor. Hemen şöyle bir örnek verelim; geçtiğimiz günlerde özel bir havayoluna ait bir uçağın sağ motru seyir esnasındayken arızalandı.
10 sene önce biz bu olayı sadece haber bültenlerinden öğrenebilirdik. Fakat uçağın yolcuları, ellerindeki cep telefonları ile oturdukları yerden motorun fotoğrafını çekip Twitter üzerinden paylaşarak olayı an be an belgeledi. Arkadaşının iletisini okuyan bir Twitter kullanıcısı, yazılan iletiyi Retweet ederek (kendi sayfasında yer ayırarak kendi listesine duyurma olayı) haberi başka kişilere ulaştırdı. Bu olay zincir halinde ilerleyerek haber kaynaklarına kadar ulaştı.
Konvansiyonel medya yerini artık yavaş yavaş sosyal medyaya bırakıyor
Ayrıca şanslıysanız haber kaynaklarından önce bile iletinin size ulaşma ihtimali var. Bu olay şunu gösteriyor; artık herkes potansiyel bir haberci. Zira fotoğraf veya video ile belgelediğin bir olayı saniyeler içerisinde tüm dünyaya sunabiliyoruz.
Gerçek ile Sanal Kimlik Ayrımı
Biraz önce anlattıklarımız, sosyal ağların medya demokrasisinin ne kadar kuvvetli olduğunu gösteriyor. Artık haberciler de haberi izleyiciler ile birlikte öğreniyor. Şimdi sosyal ağlara bir de sosyolojik parametreler ekleyerek bakalım. Teoride sosyal medya denilen kavrama olan güven üst düzeydeyken neden sosyal ağlarda tüm işler kusursuz bir işleyişe sahip değil?
Sosyal medya sayesinde artık herkes tek bir tuşla haberci konumunda olabiliyor
Bu soruya sosyal ağların site üyelerine sundukları normlar tamamen kişinin sosyalleşme becerileri üzerinden belirleniyor şeklinde cevap verebiliriz. Zira her sosyal ağ üyesi, üyesi olduğu siteyi birbiriyle aynı verimlilikte kullanamıyor. Bu da sosyal ağ denilen kavramdan çok daha öncesine dayanan bir durumu yeniden ortaya çıkarıyor.
İnsanlar ile iletişim kurmakta zorlanan bir birey, bilgisayar karşısına geçtiğinde, oluşturduğu sanal kimlik ile aktiviteden aktiviteye koşabilir, ezberlemiş olduğu sosyalleşmenin sınırlarını aşabilir.
Kimlik Ayrımının Etkileri
Diğer taraftan bir sanal kimlik oluşturmak ile işin bittiğini zannedebilir ve sosyal ağlardan sıfır verim alabilir. Bu ayrım, sosyalleşmenin artık eskisi kadar zor olmadığı düşüncesiyle çelişiyor. Toplum içerisinde sosyalleşme denilen kavrama uzak olan bireylerin çoğunluğu sosyal ağlarda da etkili olmakta zorlanıyor.
Sadece sınırlı sayıda bir kesim gerçek hayatta sosyalleşme ile sanal kimliğiyle sosyalleşme arasında uçurum olmasını sağlayabiliyor.
Sosyalleşme olgusunu araç olmaktan çıkarmadığınız sürece kazançlı olmanız muhtemel
Halihazırda sosyal çevresi hayli geniş olan bir birey ise, mevzu bahis ayrımın tam tersi bir şeklini yaşıyor. Sosyal ağlarda da gerçek hayattaki gibi başarılı olacağından emin olan bir birey, sosyal ağları son derece verimsiz kullanabilirken, iyi gözlem yapıp networking olayını kurallara uygun bir şekilde gerçekleştiren sosyal bir birey ise gerçek kimliği ile sanal kimliğini sorunsuz bir şekilde paralel hale getirebiliyor.
Facebook Üyeleri Tembelleşiyor mu?
O halde suçu sosyal ağlarda aramamak lazım. Yazının başında dediğimiz gibi, sosyal ağlar sadece bir araç. Bu aracı ne şekilde kullanacağımız ise tamamen bize bağlı bir durum.
Amerika’da bulunan Ohio Eyalet Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre Facebook’a üye olan öğrenciler ile Facebook’ta aktif hesabı olmayan öğrencilerin notları arasında ufak da olsa bir fark var. Bu fark, 0.5 puana denk geliyor. Üniversite mantığına göre düşünürsek, Facebook’u olmayan öğrenci bir sınavdan A alıyorsa, Facebook’ta aktif olarak yer alan öğrenci BA alıyor.
Yapılan bir araştırmaya göre Facebook kullananlarda
tembellik belirtilerine rastlamak mümkün
Araştırma ne kadar sağlıklı ve ne kadar geçerli bilemeyiz, fakat sosyal ağların araç olmaktan çıkıp amaç haline dönüştürüldüğü anda “gerçek” sosyalleşme kavramından uzaklaşıldığını tahmin etmek çok da güç değil. Ayrıca gerçek kimliğiniz ile sanal kimliğiniz arasındaki ayrımı da net bir şekilde belirlemeniz gerekiyor.
Aksi takdirde toplumun normları dijital dünyanın normları ile sizi kimlik karışıklığına doğru sıkıştırmaya devam edecek.
Sosyal Çizgi
Söz gelimi, bir Facebook komünitesine üyesiniz ve burada sosyalleşme eylemini gerçekleştiriyorsunuz. Komünite üyeleri gerçek hayatta bir buluşma talep etti ve bu sayede sanal kimlikleri kaldırıp gerçek kimlikler üzerinden devam etmek istedi.
Bu aşamada vereceğiniz karar (buluşmaya katılmalı mı katılmamalı mı?) sizin, hangi kimliğinizi daha fazla benimsediğinizi, bu vesileyle de sosyal ağları bir araç mı yoksa bir amaç mı olarak kullandığınızı gösterecektir. Eğer buluşmaya olumlu yaklaşıyorsanız, sanal kimliğiniz sizin için sadece sosyal ağlara giriş kartınız. Fakat eğer buluşmaya olumlu yaklaşmıyorsanız, sanal kimliğinizi koruma gayreti içerisindesiniz demektir.
Bu durumda bir kimlik çatışması yaşıyorsunuz denilebilir. Zira buluşmada sanal kimlikler kalkacak ve (adı üzerinde) o kimlikler hiç var olmamış gibi davranılacak. Dolayısıyla buluşmayı reddeden birisi için sosyal ağlar kesinlikle bir araç olmaktan çok uzaktadır.
Sosyal Kurum
İşin artık bir de kurumsal tarafı var. Nasıl ki bir internet kullanıcısı gerçek ve sanal kimlik olmak üzere iki kimlik arasında mekik dokuyorsa, kurumsal firmalar da kurumsal kimlikleri ve sanal kimlikleri arasında mekik dokuyor. Tabii ki onlarınki biraz daha farklı bir dokuma şekli.
Zira kurumsal bir firma için, sanal kimlik ne kadar kurumsal kimliklerine yakınsa, sosyal ağlarda başarı o kadar yakındır. Bu, kurumsal firmaların sosyal ağlarda ciddi bir tavır sergilemesi gerekiyor anlamına gelmiyor.
Müşteriler ile etkileşimlerinden, firmanın internet dışı kararları ve hareketleriyle internet üzerindeki söylemleri ve hareketlerinin tutarlılığına kadar oldukça sıkı bir çalışma içerisinde olması gerekiyor. Bu da ancak kurumsal kimlik ile sanal kimliğin olabildiğince tutarlı olması ile mümkün.
:: Sosyal ağların genel durumu ile ilgili yorumlarınızı bizimle paylaşın
Yazan: Akhun Aktosun
SDN – ShiftDelete.Net
Nobel bilim ödülü kazanan, Amerikalı kanser araştırmacısı Devra Davis, cep telefonları hakkında dehşet verici bir iddia ortaya attı. Peki bu inanılmaz iddia ne ve hangi temellere dayanıyor?
20/11/2010 12:00
Stephen King’in son romanlarından “Cep”i okuyan pek çok Shiftdelete.net müdavimi olduğuna eminiz. Stephen King’in tuhaf hayal gücünün eseri olan kitapta cep telefonu kullanıcıları çıldırıyor, beyinlerinde bir değişim meydana geliyor ve Resident Evil misali birbirlerini yemeye(gerçek anlamıyla) başlıyorlardı.
Amerikalı kanser bilimci Devra Davis, yeni çıkan “Disconnect(Bağlantıyı Kesin)” isimli kitabında ürkütücü bir iddiada bulundu. Davis, şu anki teknolojinin “kanser hücreleri oluşumunu tespit etmekte” yeterli olmadığını, cep telefonuyla geçirilen her dakikanın kanser riskini onlarca kat artırdığını savundu. Hatta farelerle test yapıldığını ve bu iddiaların temeli olduğunu iddia edip, WHO’yu (Dünya Sağlık Örgütü) küresel alarm durumuna geçmeye davet etti.
Dünyanın En Çok Radyasyon Yayan Telefonları
İddiaların doğruluğu veya yanlışlığını gösterecek tek şey, yapılacak daha kapsamlı araştırmalar olabilir. Şu anda, dünya çapında sağlık örgütleri ve hükümetler, 1.60’lık SAR değerini (Elektro manyetik radyasyon oranı) makul kabul ediyorlar. Konuyla ilgili detaylı bilgi almak ve en çok radyasyon yayan telefonları öğrenmek için, “Dünyanın en çok radyasyon yayan telefonları” haberimizi inceleyebilirsiniz.
Ezeli rakipler Yahoo ile Google, bir kez daha karşı karşıya ve bu sefer ikilinin amacında 3 milyar dolarlık bir şirketi elde etmek var. Peki arama motorları cephesinde neler oluyor?
Farklı bir gün, farklı bir Groupon sitesi dedikodusu ve farklı bir savaş ilanı… Bilişim dünyasında bu aralar pek revaçta olan internet sitesi, deal-of-day kategorisinde (her 24 saatlik periyotta kısıtlı sayıda, uygun fiyatlı özel ürünler satılıyor ve 24 saat bittikten sonra teklifler ortadan kalkıyor) ve piyasa değeri 3 milyar dolar seviyesinde.
Teknoloji sitesi ShiftDelete.Net’in haberine göre, internet dünyasının iki devi Yahoo ve Google, Groupon’ı satın almak yolunda çetin bir savaşa tutuştular. Yahoo’nun 2 ile 3 milyar dolar arasındaki(kesin rakam belli değil) teklifinden sonra otoriteler arasında, Google’ın çıtayı daha yukarıya çekip Groupon yetkililerine muazzam bir sözleşme önerdiği dedikoduları fısıldanıyor. Gelecek günlerin ne getireceği ise bilinmiyor.
SDN – ShiftDelete.Net